Şükrullah
Tarihçi, Müzik Teorisyeni

15. yüzyılda yaşamış bir müzik teorisyeni ve tarihçidir; en bilinen eseri "Edvar-ı Musiki"dir.

Hayatına dair fazla bilgi yoktur. Babasının adı Şehâbeddin Ahmed, dedesinin adı Zeynüddin Zeki’dir. Kendi ifadesine göre 1388 doğmuş ve 1409 Osmanlı devletinin hizmetine girmiştir. II. Murad döneminde ilmiye mesleğine geçmiştir. Bursada kadılık yapmıştır. II. Murad tarafından 1437’de Beyşehir ve Akşehir’in fethi üzerine 1444’te barış antlaşması yapmak için Karamanoğlu İbrâhim Bey’in yanına elçi olarak gönderilmiştir. 1448 yılında ortak düşmanları Akkoyunlular’ı yenerek Bağdat’ı fetheden Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah'a elçi olarak yollanmıştır. Aralık 1456'de Behcetü’t-tevârîḫ adlı eserini yazmaya başlamıştır. Şehzade Bayezid ile Mustafa’nın 1457 yazında Edirne’de yapılan sünnet düğünlerinde İstanbul Kadısı Hızır Çelebi ile birlikte Fâtih Sultan Mehmed’in karşısında oturması sultan nezdindeki itibarını göstermesi bakımından önemlidir. Şükrullah’ın ölüm tarihi bilinmemekle birlikte Câmiʿu’d-daʿavât adlı eserini yazdığı 1464'dan birkaç yıl sonra öldüğü tahmin edilir. 


Behcetü’t-tevârîḫ

  Osmanlı hânedanına dair en erken kaynaklardan biri olup aynı zamanda Osmanlılar’dan bahseden ilk Farsça mensur eserdir. Müellif, Bursa’daki son yıllarında (1456-1459) Sadrazam Mahmud Paşa’ya ithafen yazdığı bu eser karşılığında sadrazam tarafından 1000 akçe ile ödüllendirilmiştir. Behcetü’t-tevârîḫ’in mukaddimesinde Beyzâvî, Taberî, İbnü’l-Cevzî ve İbn Hallikân’ın eserleriyle Mevlânâ Hasan b. Ali b. Hammâd’ın Ḳūtü’l-ervâḥ’ı gibi eserler kaynak olarak gösterilir. On üç bölümden oluşan Behcetü’t-tevârîḫ’in kâinatın yaratılışının anlatıldığı ilk bölümünde dünyanın beş dinî geleneğinden yani Zerdüştîler’in, Mûsevîler’in, Bizans ve Roma kiliselerine bağlı hıristiyanların ve müslümanların tarihî rivayetlerinden bahsedildikten sonra coğrafya bilgilerine, anâsır-ı erbaa, melekût âlemi gibi konulara değinilir. Sonraki bölümlerde İsrâiloğulları’nın peygamberleri, Hz. Muhammed ve ailesi, on kayıp kabile, sahâbîler, imamlar, ulemâ ve ünlü şeyhlerden bahsedilir. Onuncu bölümde klasik Yunan filozoflarına temas edilir. On birinci bölümde eski İran’ın efsanevî hükümdarı Keyûmers’ten itibaren Pişdâdîler ve Keyânîler anlatılır, ardından Emevîler’e geçilir. On ikinci bölüm Abbâsîler ve Fâtımîler’den itibaren Tâhirîler, Büveyhîler, Sâmânîler, Gazneliler ve Selçuklular’a ayrılmış olup Moğol istilâsıyla son bulur. Şükrullah Cengizoğulları’nı gaddar bir güç diye nitelendirir. Eserin on beş yapraktan oluşan son bölümü Osmanoğulları’na dairdir. Siyasî bir güç olarak başta Osmanoğulları olmak üzere Oğuz Türkleri’nin açık bir üstünlüğe sahip olduğunu ifade eden müellif Yazıcızâde’nin eserine nisbetle daha ayrıntılı bir Oğuz şeceresi verir. Ayrıca Osmanoğulları’nın gazâ ve cihad ideolojisini benimsemiş anlayışa sahip bulunduğunu vurgular. Şükrullah, kâinatın yaratılışını anlatmak için İbnü’l-Arabî’nin düşünce sisteminden alınan nûr-ı Muhammedî kavramından hareket etmiş, Osmanlılar’ın tarih boyunca dünya hükümdarlık hiyerarşisinde önceliğini ve üstünlüğünü ön plana çıkarmıştır.


Câmiʿu’d-daʿavât / Kitâbü’d-Daʿavât / Edʿiye-i Meʾs̱ûre

 Müellife göre 140 eserden derlenmiş, yirmi iki bölümde 472 duayı kapsamaktadır (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2793). Eser Kitâbü’d-Daʿavât (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2774) ve Edʿiye-i Meʾs̱ûre (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2554) adlarıyla da bilinir.


Menhecü’r-reşâd

On dokuz babdan oluşan eser 144 kaynaktan derlenmiştir. Kaynak diye gösterilen elli sekiz kitap arasında Kudûrî’nin el-Muḫtaṣar’ı, Mergīnânî’nin el-Hidâye’si ve şerhi, Fetâvâ-yı Tâtâr Ḫan (el-Fetâva’t-Tatarḫâniyye) gibi klasik fıkıh, hadis ve fetva eserlerinin yanı sıra Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin ʿAvârifü’l-maʿârif’i ve Ebû Ya‘kūb es-Sicistânî’nin Kitâbü’l-Yenâbîʿi gibi tasavvufî ve bâtınî kitaplar da yer almaktadır. Eserde tevhid ve muvahhidle başlanarak sırasıyla ehl-i tahkīk, namaz, oruç, hac, umre, evliya ve dünyanın yaratılışı gibi konulara değinilir. Son bölümde, muhaddis Ebû Dâvûd es-Sicistânî ve Necmeddin el-İsfahânî gibi müellifler kaynak gösterilerek İstanbul’un fethinden sonra mehdî ve deccâlin ortaya çıkışıyla ilgili haberler nakledilir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2112, vr. 1a-6b, 107a-110b).


Enîsü’l-ʿârifîn 

Bugüne ulaşmayan eserden Kâtib Çelebi, Fâtih döneminde âlimlere dair yazılmış bir biyografi kitabı olarak söz eder. Atsız bu eserin âlimler hakkında değil müziğe dair bir kitap olma ihtimalini ileri sürer. Manisa İl Halk Kütüphanesi’nde (nr. 1169) Enîsü’l-ʿârifîn adıyla kayıtlı, hikmet ve ahlâkla ilgili kitabın Şükrullah’ın bu eseri olması muhtemeldir.


Kasîde-i Emâlî Şerhi

Müellifin Menhecü’r-reşâd’ın girişinde (s. 41) bahsettiği kitap Ali b. Osman el-Ûşî’ye ait eserin şerhi olmalıdır.



(1) Behcetü't Tevarih'de Şükrullah tarafından verilmiş bu şecere, Atsız tarafından düzenlenmiştir. Bkz. ATSIZ, N. (1939). Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi. Arkadaş Basımevi, İstanbul. s. 61.


Behcetü`t-Tevarih Tercümesi (Hasan Yılmaz-Doktora Tezi)'ni indirmek İçin:

Behcetü't Tevarih