Osmanlı'da yaşamış bir şairdir ve en bilinen eseri Behiştü’l-efrâd adlı mesnevisidir.
V.L. Ménage'nin yazdıklarına göre 1466'da doğmuştur. Babasının kimliği hakkında; Âşıkpaşazâde, İstanbul’un ilk subaşılarından Karışdıran Süleyman Bey’in oğlu olduğunu söylerken Bursalı Mehmed Tâhir babasının tarihçi Tursun Bey’in kayınbiraderi olduğunu ifade eder. Gerçek ismi çoğu kaynakda Sinan olarak geçse de II. Bayezid devrine ait bir in‘âmât defterine ve ayrıca Sehî Bey ve Riyâzî’ye göre asıl adı Ahmed’dir.
babasını kaybetti, daha sonra saraya intisap ederek orada yetişti. II. Bayezid devrinde meşhur oldu ve uzun zaman padişahın hizmetinde bulundu. Bir ara padişahın gözünden düşünce hayatından endişe ederek İran’a kaçtı. Sehî’nin bildirdiğine göre Hüseyin Baykara’nın yanına sığındı ve orada Ali Şîr Nevâî ve Molla Câmî ile tanışıp görüştü. Bir müddet sonra Hüseyin Baykara’nın Bihiştî’nin affedilmesi için bir elçi ve beraberinde çeşitli hediyeler göndermesi, bazı şair ve âlimlerin de mektuplar yollayarak II. Bayezid nezdinde yaptıkları teşebbüsler sonuç verdi ve kendisinin II. Bayezid’e takdim ettiği “kerem” redifli kasidenin de tesiriyle padişah tarafından affedildi.
Bihiştî bundan sonra eski mevkiini elde etti ve padişahın yanında bulunarak onun çeşitli iltifatlarına mazhar oldu. Nitekim adı geçen in‘âmât defterinde Bihiştî’ye 909 (1503) yılında padişah tarafından in‘âmda bulunulduğu bildirilmektedir. Bihiştî bir ara sancak beyliği yaptı. Ancak hayatının bu devresiyle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bihiştî’nin, tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber XVI. yüzyılın başlarında vefat ettiğinde kaynakların hemen hepsi birleşmektedir. Ménage onun tarihini II. Bayezid devrinin sonlarında tamamladığını belirterek muhtemelen 917’de (1511-12) vefat ettiğini ileri sürmektedir (EI2 [İng.], I, 1210). İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Kataloğu’nda vefat tarihi olarak gösterilen 977 (1569) yılı ise doğru değildir.
Bihiştî, tezkirelerin hemen hemen ittifakla bildirdiklerine göre muhtemelen Ali Şîr Nevâî’den ilham alarak divan edebiyatında ilk defa tam bir hamse tertip eden şairdir. Nitekim Hamse’sinin sonunda, “Dedim hele ben cevâb-ı hamse / Demedi bu yolda dahi kimse” beytiyle bu hususa işaret ettiğini Latîfî haber vermektedir. Hamse’de yer aldığı belirtilen mesneviler şunlardır: Vâmık u Azrâ, Yûsuf u Züleyhâ, Hüsn ü Nigâr, Süheyl ü Nevbahâr, Leylâ vü Mecnûn. Bunlardan yalnız Leylâ vü Mecnûn bugün elde mevcuttur. Bihiştî bu eseri 912’de (1506) İstanbul’da tamamlamış ve eski itibarını elde etmek gayesiyle II. Bayezid’e takdim etmiştir
Osman Gazi’den başlayarak II. Bayezid’e kadar gelen padişahların tek tek ele alındığı eser sekiz bölümden ibarettir. Bunlardan II. Bayezid’e ayrılan bölümde bu padişah ile Cem Sultan arasındaki mücadele ele alınmakta ve daha sonra II. Bayezid devrinin diğer olayları anlatılmaktadır. Eserin “Muhârebe-i Bâyezîd ve Şehzâde Cem” adını taşıyan bölümü Babinger tarafından ayrı bir eser kabul edilerek Ahmed Sinan Bihiştî’ye nisbet edilmiştir. Yine Babinger eserin anılan bölüm dışında kalan kısmını Ahmed Sinan Bihiştî’nin babası olduğunu söylediği Bihiştî Sinan Çelebi’ye izâfe etmiştir.
Tarih-i Behişti’deki başlıklar incelendiğinde Behiştî Ahmed’in özellikle gazâ ve fetihlere geniş yer verdiği görülmektedir. Bunun yanı sıra cülus törenleri, elçi kabulleri, padişahların ve çocuklarının düğünleri ile ilgili bilgiler de araştırmacılar için önemlidir. Behişti Ahmed, şair olmasının etkisiyle eserinde edebî bir üslup kullanmış, Farsça ve Arapça sıfat grupları ile uzun tasvirlere yer vermiştir. Müverrih padişahların tahta çıkışları, savaş sahneleri, kalelerin ihtişamı, baharın gelişi gibi olaylarda geniş tasvirlere, Farsça Arapça ve Türkçe beyitlere yer vermiştir. Eser, şiirleri, dili ve tasvirleriyle edebî açıdan da incelenmeye değerdir. Her padişah dönemi uzun manzumeler ile başlamaktadır. En uzun manzumeler ise II. Bayezid, Fatih Sultan Mehmed ve I. Bayezid dönemine aittir. Şiirlere sadece bölüm başlarında rastlanmaz. Metin içerisinde çok sayıda beyit ve mesnevi yer almaktadır. Behiştî’nin şiirlerine örnek olması açısından Fatih’in düğününün anlatıldığı kısımda yer alan bir beyit ile II. Bayezid’e ithafen yazdığı uzun manzumeden kısa bir örnek şöyledir:
Beyt
Gelürler bir yire ol iki cânân
Biri Belkîs olur biri Süleymân
Manzume
Ne sultânımış şâhumuz bileler
Anup cân ü dilden du‘â kılalar
Selâtînün oldur ser-i defteri
Şeh ol pâdişehler anun leşkeri
Kemâli kemâlinde kadri celîl
Şifâlar bulur şefkatinden ‘alil
Kime kim ola zerrece himmeti
Ziyâde olur gün gibi rif‘ati
Vay ana ki kahrına mazhar ola sezâ
Kalanı yanında anun kethuzâ
Kaynakça:
Danış, İ. (2016). Târîh-i Behiştî: Vâridât-ı Sübhânî ve Fütûhât-ı Osmânî.
Kaytaz, F. (2011). Behiştî Târihi (791-907/1389-1502)(Giriş, Metin, Dizin). Doktora Tezi, Marmara Universitesi.
Tarih-i Behişti'nin Fatma Kaytaz Tarafından Hazırlanmış Tercümesi ve Tahlili (Doktora tezi) İçin: