Cenâbi Mustafa Efendi
Tarihçi, Müderris

"Cenâbi Tarihi" adlı eseriyle Osmanlı ve İslam tarihini detaylı bir şekilde anlatmıştır.

Halep, Mekke, Bursa ve Edirne kadılıklarında bulunan Niksarlı Emîr Hasan Efendi’nin oğlu olup aynı zamanda Anadolu seyyidlerindendir. “Fahrü’l-müderrisîn” ve “Emîrzâde” olarak da anılan Cenâbî Efendi, daha önce pek çok âlim yetiştirmiş bir aileden gelmektedir. Tahsilini İstanbul’da çeşitli medreselerde tamamladı. Devrin meşhur müfessir ve şeyhülislâmı Ebüssuûd Efendi’nin hizmetine girerek bir süre ondan ders gördü. 1573’ten itibaren Dâvud Paşa, Kariye, Sahn, Süleymaniye ve Selimiye medreselerinde müderrislik yaptı. 1586 yılında Remzizâde’nin Kudüs’e tayini üzerine boşalan Halep kadılığına gönderildi. 1588’de azledildi; 1590’da Halep’te vefat etti.

Cenâbî Mustafa Efendi, kendisiyle aynı dönemde yaşamış olan Kınalızâde Hasan Çelebi ile Beyânî tarafından doğruluktan ayrılmayan bir kişi olarak tanıtılmaktadır. Şiirlerinde Cinânî mahlasını da kullandığı için zaman zaman Bursalı Mustafa Cinânî (ö. 1595) ile karıştırılan Cenâbî, özellikle Arap edebiyatı ve tarih konularında kaleme aldığı eserlerle tanınmıştır. Rumeli kazaskerliği rûznâmçe defterlerinden, İstanbul’da kendi adıyla anılan 20 akçeli bir medresesi olduğu anlaşılmaktadır (Rûznâmçe Defteri, Şer‘iyye Sicilleri, İstanbul Müftülüğü Arşivi, nr. 4, s. 7, 31; Rûznâmçe Defteri, Nuruosmaniye Ktp., nr. 5193/4, vr. 54a).

El-ʿAylemü’z-zâḫir fî aḥvâli’l-evâʾil ve’l-evâḫir / el-Ḥâfilü’l-vasîṭ ve’l-ʿaylemü’z-zâḫirü’l-muḥîṭ / el-Baḥrü’z-zeḫḫâr ve’l-ʿaylemü’ṭ-ṭayyâr / el-Baḥr, Târîḫu’l-Cenâbî / Cenâbî Tarihi

 Meşhur olan bu eser, kendisine umumi tarih yazan ilk Türk tarihçisi olma niteliğini kazandırmıştır. Bütün İslâm devletlerinin ayrı ayrı ele alındığı eser Arapça yazılmış bir İslâm tarihi olup günümüze ulaşmayan birçok kaynaktaki bilgileri de ihtiva etmektedir. Devletlerden hareketle ve her birine bir bölüm (bab) ayrılmak suretiyle bir mukaddimeden sonra seksen iki devletin ele alındığı eser, Hz. Peygamber devrinin de ilâvesiyle seksen altı bölüm olarak düzenlenmiştir. el-ʿAylemü’z-zâḫir’in başlıca bölümlerini peygamberler tarihi, İslâm öncesi devletler ve kavimler, Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn devri, Şam ve Endülüs Emevîleri, Abbâsîler, İdrîsîler, Ağlebîler, Muvahhidler, Tolunoğulları, Fâtımîler, Eyyûbîler, Tâhirîler, Saffârîler, Gazneliler, Büveyhîler, Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlılar, Hârizmşahlar, Çobanoğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular vb. devletlerin tarihleri teşkil eder.

Metot bakımından klasik Arap tarihçiliği geleneğine uygun şekilde yazılan eserde başvurulan kaynakların tenkidine yer verilmesi ve nerelerde hangi kaynakların kullanıldığının belirtilmesi, Cenâbî’nin tarih anlayışını göstermesi bakımından önemlidir. 1587’de tamamlanan eser Sultan III. Murad’a ithaf ve takdim edilmiştir. 997 (1588-89) yılına kadar gelen Osmanlı tarihi bölümü eserin yaklaşık beşte birini oluşturur. Her hükümdar devrinin sonunda o dönemde vefat eden ulemânın biyografileri de bulunmaktadır. Bu biyografiler özellikle Osmanlı tarihine ait kısımda oldukça ayrıntılıdır. Münasebet düştükçe coğrafî bilgiler de verilmiş ve esere yer yer şiirler serpiştirilmiştir. Kâtib Çelebi’nin belirttiği üzere eserin tamamı müellifi tarafından Türkçe’ye tercüme edildiği gibi Nihâyetü’l-merâm adlı Arapça muhtasarı da Dürr-i Meknûn veya Gülşen-i Tevârîh adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (bk. TSMK, Revan Köşkü, nr. 1136). el-ʿAylemü’z-zâḫir daha sonra yazılan birçok tarih kitabına kaynak olmuş ve örnek teşkil etmiştir. Başta Kâtib Çelebi olmak üzere (bk. Feẕleketü’t-tevârîḫ, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 10.318) Âlî Mustafa Efendi, Süheylî Çelebi, Mehmed b. Mehmed, Müneccimbaşı ve Hezarfen Hüseyin Efendi Cenâbî’nin tarihinden faydalanarak yeni eserler meydana getirmişlerdir. Ebü’l-Abbas Ahmed b. Yûsuf el-Karamânî’nin Aḫbârü’d-düvel’i de bu eserin bir hulâsası gibidir.

Cenâbî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserlerinden bazıları şunlardır: Risâle fî binâʾi Ayaṣofya ve ḳalʿati Ḳosṭanṭîniyye, es-Sebʿu’s-seyyâr, Nihâyetü’l-merâm ve baḥru cevâhiri’l-kelâm (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 851; II, 976; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 436-437; Îżâḥu’l-meknûn, II, 692; Osmanlı Müellifleri, III, 39-41; GAL Suppl., II, 411-412; Kehhâle, XII, 246-247).


Cenâbi Mustafa Efendi, El-ʿAylemü’z-zâḫir’den Akkoyunlular ve Osmanlılar Arasındaki Münasebetler:

"Osmanlı Devleti’nin azamet ve şevketle İslam alemine nizam verdiği bir demde, doğuda hüküm süren Akkoyunlu hanedanı da bu cihan deryasında bir nehir misali akmakta idi. Akkoyunlu beyi Uzun Hasan, hem siyaset hem de cenk meydanında Osmanlılar ile rekabete girişmişti.

Bilhassa Fatih Sultan Mehmed Han zamanında, Akkoyunlular ile Osmanlılar arasında cereyan eden münasebetler, cihan siyaseti meydanında kıyamete kadar okunacak bir hikmettir. Her iki devletin birbirine karşı ihtiyatla yaklaşması ve sınır bölgelerinde cereyan eden muharebeler, iki hükümdar arasındaki ahvali gözler önüne sermektedir.

Uzun Hasan, her ne kadar Osmanlı tahtının haşmetine karşı bir muvaffakiyet arzusunda olmuşsa da Allah’ın inayetiyle Fatih Sultan Mehmed Han’ın kudreti galebe çalmış ve Osmanlı hilafet sancağı, doğunun semalarına da dalgalanmıştır. Bu münasebet, Osmanlıların fetih anlayışını ve siyasetteki üstünlüğünü teyit eder mahiyettedir."

(Cenâbi Mustafa Efendi, El-ʿAylemü’z-zâḫir)


Kaynakça:

Arvas, E. (2022). Cenâbî’nin Cevâhirü’l-Garâib fî Tercemeti Dürri’l-Acâib Adlı Eseri. Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 28(28), 1-21.

Canatar, M. (1993). Cenâbî Mustafa Efendi, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cenabi-mustafa-efendi (22.11.2024).

Cantimer, M. A. (2011). Cenabi Mustafa Efendi’nin El-‘Aylemü’z-Zahir Fi Ahvali’l-Evail Ve’l-Evahir Adlı Eserinin Önasya Kısmının Tenkidli Metin Neşri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi.