En önemli eserleri arasında "Tenkih-i Tevarih-i Mülük" ve "Telhisu'l-Beyan fi Kavanin-i Al-i Osman" bulunmaktadır. Bu eserler, Osmanlı tarihini ve yönetim sistemini detaylı bir şekilde ele alır.
Hezarfen Hüseyin Efendi İstanköy adasında doğmuş ve babasının adı Câfer’dir. Bazı eserlerinde adını Hüseyin b. Ca‘fer İstanköyî eş-şehîr be-Hezârfen şeklinde yazmıştır. İstanköy’de başladığı eğitimini genç yaşta gittiği İstanbul’da tamamladığı anlaşılmaktadır. Sarayda bulunduğu dönemde IV. Mehmed’e tarih dersleri vermiş ve bir süre Dîvân-ı Hümâyun tercümanı Ali Ufkî Bey’in yanında çalışmıştır. Bu dönemde devlet adamlarının dikkatini çekmiş, Veziriazam Fâzıl Ahmed Paşa’nın himayesine girerek onunla birlikte Girit Seferi’ne katılmıştır. O sıralarda muhtemelen defter eminliği görevinde bulunuyordu.
Ancak ilme olan ilgisi sebebiyle devlet görevinden ayrılmış, hayatını özel dersler vererek sürdürmeye karar vermiştir. Vaktinin çoğunu okumaya, araştırmaya ve kitap yazmaya ayırmıştır. Bildiği Grekçe ve Latince sayesinde Batı kaynaklarını da incelemiş, özellikle Grek, Roma ve Bizans tarihleri üzerine çalışmıştır. İstanbul’a gelen tanınmış şarkiyatçılarla (Doğu bilimciler) tanışmış, bunlar arasında Antoine Galland gibi isimler bulunmaktadır. Galland, günlüklerinde Hüseyin Efendi’yi zeki, bilgili ve Fransa’ya gitmek isteyen biri olarak tanımlamıştır. Hüseyin Efendi, bu dostlukları sayesinde sık sık Fransa Büyükelçiliği’nde ağırlanmış ve eserlerinden birini hediye etmiştir.
Hüseyin Efendi, Nakşibendiyye tarikatına mensuptu. Bir rivayete göre 1678’de, başka bir rivayete göre ise 1691’de vefat etmiştir.
Hezarfen Hüseyin Efendi, Kâtib Çelebi’den sonra Batı kaynaklarını kullanan ikinci Osmanlı yazarı olarak kabul edilir. Öne çıkan eserleri şunlardır:
Telhîsü’l-beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osmân
Osmanlı teşkilatı ve düzenine dair kapsamlı bir çalışmadır. Eserde devletin kuruluşu, saray görevlileri, hazinenin gelir-giderleri, taşra teşkilatı ve ordunun yapısı detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Ayrıca dönemin sorunlarına çözüm önerileri sunulmuştur. Bu eser, 17. yüzyılda İtalyanca, Fransızca ve Almanca’ya çevrilmiştir.
Tenkīhu’t-tevârîh-i Mülûk
Grek, Roma, Bizans ve İslam tarihini ele alan genel bir tarih kitabıdır. IV. Mehmed’e tarih dersi verdiği dönemde yazılmıştır. Eserde dünya coğrafyasına, dinlere, bilim ve felsefe konularına da değinilmiştir. Eser, İbn Haldûn’un devletlerin yükseliş ve çöküş teorisinden etkilenmiştir.
Enîsü’l-ârifîn ve mürşidü’s-sâlikîn
Siyaset ve ahlak kurallarını kısa hikâyelerle açıklayan bir eser olup 1679 yılında yazılmıştır.
Lisânü’l-etıbbâ fî lugati’l-edviye
Tıp terimlerini içeren bir sözlüktür. Bu eserde hastalıkların tanımları ve ilaçlar hakkında bilgi verilmiştir.
Telhîsü’l-beyân fî tahlîsi’l-büldân
İslam devletleri ve önemli hükümdarlara dair bilgiler veren, sade bir dille yazılmış bir eserdir.
Hüseyin Efendi’nin diğer eserleri arasında tasavvuf, ahlak ve tarih üzerine çalışmaları da bulunmaktadır. Kendisi Osmanlı tarihçiliğine farklı bir perspektif kazandırmış ve dönemin Batı dünyasıyla ilişkilerine katkı sağlamıştır.
Hezarfen Hüseyin Efendi'nin Telhîsü’l-beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osmân adlı eserinde Osmanlı teşkilatı ve düzenine dair bir tespiti:
“Osmanlı Devleti’nin nizam ve intizam üzere kurulmuş bir hanedan olduğu malumdur. Bu devletin teşkilatı, sultanların dirayet ve hikmetiyle temellendirilmiştir. Her vazifede bir tertip ve düzen vardır ki, bu da devletin kuvvet ve kudretinin temelidir. Saray erkânından taşra memurlarına, yeniçeri ocağından tersane hizmetlerine dek her iş, kanun ve nizama göre icra olunur. Nizamın bozulması ise milletin huzur ve saadetine halel getirir.
Dîvân-ı Hümâyun toplantıları, devlet idaresinin en mühim mercii olup padişah adına vezir-i azam tarafından idare edilir. Bu mecliste devlet meseleleri müzakere olunur; adalet, maliye ve askerlik işlerine dair kararlar ittifakla alınır. Beylerbeyi ve sancak beyleri taşradaki düzeni tesis etmekle mükelleftir. Taşra idaresinde ise devletin hazine gelirlerini artıran düzenlemeler yapılır. Bunun yanında Kapıkulu askerleri, saray muhafızı olup, disiplinleri ile meşhurdur.
Lakin, ‘Nizamı bozan sebepler ortadan kaldırılmadıkça devletin eski azametine kavuşması müşkül görünmektedir. Zira her şey asr-ı saadetteki gibi olmalıdır ki, düzen geri gelsin.’ Bu aciz kul, devletin güçlenmesi için, ahvalin Yavuz Sultan Selim devrindeki gibi olması gerektiğini düşünmekteyim. Ancak bu halin tahakkuku için dahi zaman lazımdır.”
(Telhîsü’l-beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osmân, Hezarfen Hüseyin Efendi)
Kaynaklar:
Hezarfen Hüseyin Efendi (1998). Telhîsü'l-beyân fî kavânîn-i Âl-i Osmân. Sevim İLGÜREL (Haz.), Ankara: Türk Tarih Kurumu.
İlgürel, M. (1998). Hüseyin Efendi, Hezarfen, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/huseyin-efendi-hezarfen (27.10.2024).