"Târîh-i Naîmâ" adlı eseri, 1591'den 1659'a kadar olan dönemi kapsamlı bir şekilde ele alır. Bu eser, Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal, kültürel ve siyasi yapısını detaylı bir şekilde sunar.
1. Mustafa Naîmâ’nın Hayatı
1655 yılında Halep’te dünyaya gelen Mustafa Naîmâ, çok genç yaşta İstanbul’a gelmiş ve Sultan III. Süleyman döneminde Baltacılar Ocağı’nda göreve başlamıştır. Babası ve dedesi yeniçeri ocağından olan Naîmâ, ilk eğitimini Halep’te tamamladıktan sonra İstanbul’a gelmiştir. Beyazıt Camii’nde tahsiline devam ederken Baltacılar Ocağı’ndaki görevini sürdürmüştür (Refik, 1932).
Edebiyat, astroloji ve tarihe olan büyük ilgisi sayesinde Divan-ı Hümâyun kâtipleri arasına girmeyi başarmıştır. Astroloji ve kimya alanlarına da ilgi gösteren Naîmâ, kimya ile ilgili yetkinliğini Salim Tezkiresi’nden öğrenmekteyiz: “İlm-i kemme müteallik bazı şubede ve hüner ve kimyevî andlerde bazı şeyler izhar ederdi. Elhâsıl bir harîf-i zarîf-i lâubali meşreb ve bir şâir-i vâsi’u’l-mezhebidir” (Salim Tezkiresi, 1750).
Naîmâ’nın yükselişi, ilim ve sanat erbabını koruyan Amcazâde Hüeyin Paşa sayesinde olmuştur. Amcazâde Hüeyin Paşa, vezir-i âzam olunca Naîmâ’nın liyakat ve bilgisine takdir göstermiş ve ona vak’anüvislik görevini tevdi etmiştir. Bu görevi aldıktan sonra Şârihül-Menârzâde Ahmet Efendi’nin yazdığı tarih müsveddelerini temize çekmiştir. Bu süreç, onun altı ciltlik Ravzatül-Hüsüyen fî Hulâsatı Ahbârül-Hâfikayn eserini yazmaya başlamasına vesile olmuştur (İpşirli, 2007).
Ancak, Damat Ali Paşa’ya olan yakınlığı, bazı kimselerin Naîmâ’yı gözden düşürmeye çalışmasına yol açmıştır. Damat Ali Paşa, bu söylemlere inanarak Naîmâ’yı önce alt memuriyetlerden biri olan Silahdarlar Kâtipliği’ne, daha sonra ise Mora Defter Eminliği’ne tayin etmiştir. Mora’da yaşadığı sırada psikolojik olarak yıpranan Naîmâ, 1716 yılında vefat etmiştir (Refik, 1932).
2. Mustafa Naîmâ’nın Eserleri
Mustafa Naîmâ’nın en meşhur eseri, Ravzatül-Hüsüyen fî Hulâsatı Ahbâri’l-Hâfikayn adını taşıyan Naîmâ Tarihi’dir. Bu eser, Şârihül-Menârzâde Ahmet Efendi’nin yazdığı müsveddelere dayanır. Naîmâ, bu müsveddeleri esas alarak tarih eserini oluşturmuş ve bazı bölümlerini birebir nakletmiştir (İpşirli, 2007).
Eser, 1574 yılından 1655 yılına kadar meydana gelen olayları sade bir dil ile anlatmış, olayların perde arkasını sebep-sonuç ilişkisi içinde ele almıştır. Bu yaklaşım, eseri hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet döneminde önemli bir kaynak haline getirmiştir (Thomas, 1972).
Naîmâ Tarihi’nin baskı süreçleri de eserin popüleritesini ortaya koymaktadır. Naîmâ Tarihi, Osmanlı Dönemi’nde dört kez basılmış ve ilk baskısı 1734 yılında İbrahim Müteferikka matbaasında iki cilt olarak yapılmıştır. Daha sonraki baskılar 1843, 1863 ve 1864-1866 yıllarında gerçekleşmiştir. Modern dönemde ise Mehmet İpşirli tarafından dört cilt olarak yayımlanmıştır. Bu baskılarda kelime sözlükleri ve dipnotlar okuyucunun anlama sürecini kolaylaştırmıştır (İpşirli, 2007).
3. Tarih Yazıcılığındaki Yeri
Naîmâ, tarih yazıcılığında çağının ötesinde bir bakış açısı geliştirmiştir. Kâtip Çelebi, Mustafa Ali ve Kınalızâde gibi tarihçilerden etkilenmiş, özellikle İbn Haldun’un tarih kuramlarından esinlenmiştir. Eserinde, Osmanlı toplumu ve yönetiminin temel dinamiklerini oluşturan daire-i adliye sistemine önem vermiştir (Arslantürk, 2010).
Eser, yalın dili ve renkli anlatımıyla dikkat çekmiştir. Osmanlı Devleti’nde meydana gelen olayların perde arkalarını, sebeb-i katl, sebeb-i azl ve sebeb-i nefy gibi başlıklar altında ele almıştır. Bu yapı, eserin diğer tarih kitaplarından ayrışmasını sağlamıştır (Thomas, 1972).
Kaynakça
Arslantürk, Z. (2010). Naîmâ'ya göre XVII. yüzyıl Osmanlı toplum yapısı. Ankara: Türk Tarih Kurumu.
İpşirli, M. (2007). Naîmâ Tarihi (Transkripsiyon ve notlar). Ankara: Türk Tarih Kurumu.
Refik, A. (1932). Naîmâ ve Osmanlı tarihi. İstanbul: Kanaat Kitabevi.
Salim Tezkiresi. (1750). İstanbul Yazmaları.
Thomas, L. V. (1972). A study of Naîmâ. N. Itzkowitz (Ed.). Leiden: Brill.
“Devlet ricalinin zulmü ve madenlerin tahribine itibar etmeleri, ahalinin yoksulluğuna sebep olmuştu. Her ne kadar devlete itaat ve inkıyad ahali üzerinde müstakar idi ise de bir süredir taarruz ve tecavüz ile reaya ahvali perişan olmağa başlamıştı.” (Naima, Tarih-i Naima, Cilt III, s. 252-253)
“Memalik-i Osmaniye'de köyler harab ve ahalisi perişan olmuş; şehirler ise sığınan ahali ile dolmuş idi. Bu hal, sadece reaya değil, bütün devleti tesir altına almıştı.” (Naima, Tarih-i Naima, Cilt III, s. 260)
Naima Tarihi'nin 5 Ciltilik Orijinal Nüshasına TBMM Kütüphanesi Açık Erişim Koleksiyonu'ndan Ulaşmak ve Okumak İçin: