Eserleri arasında, Osmanlı Tarih Encümeni Mecmuası'nda yayımlanan makaleleri ve "Tarih Musahabeleri" adlı eseri bulunmaktadır. "Tarih Musahabeleri", çeşitli gazetelerde yayımlanan tarihî sohbetlerinin derlemesidir.
İstanbul’da doğdu. Tophâne-i Âmire Muhasebe Kalemi mümeyyizlerinden Hasan Efendi’nin oğludur. İlk tahsilinden sonra Eyüp Rüşdiyesi’ne, ardından Mekteb-i Sultânî’ye girdi; 1873’te buradan mezun oldu. Sırasıyla Mahrec-i Aklâm-ı Şâhâne, Mekteb-i Sultânî ve Dârülmuallimîn’de tarih-coğrafya öğretmenliği, Mekteb-i Mülkiyye’de müdürlük yaptı. Uzun ve başarılı eğitim hayatı boyunca birçok nişan ve madalya ile mükâfatlandırıldı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra âyan âzası, 1907 ve 1909’da iki defa Maarif nâzırı oldu. Asıl şöhrete, 1909 yılından 1 Kasım 1922’ye, yani saltanatın ilgasına kadar yürüttüğü vak‘anüvislikle kavuştu. Böylece Osmanlı Devleti’nin son resmî devlet tarihçisi oldu. 1918’de bir ara Evkaf nâzırlığı yaptı. Cumhuriyet’in ilânından sonra İstanbul’dan ikinci devre milletvekili seçildi. 18 Şubat 1925’te Ankara’da öldü; mezarı Edirnekapı dışında Otaktepe aile kabristanındadır.
Abdurrahman Şeref, resmî görevleri yanında telif faaliyetlerinde de bulunmuş, çoğu ders kitabı mahiyetinde birçok eser kaleme almıştır. Hilâliahmer Cemiyeti’nin ve 27 Kasım 1909’daki kurulan Târîh-i Osmânî Encümeni’nin başkanlığını yapmış, bu kurulun yayın organı olan Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmuası’nda çeşitli makaleler yayımlamıştır. Bazı gazetelerde neşredilen yazılarını Târih Musâhabeleri (İstanbul H.1339 M. 1920-21) adı altında toplamıştır. Vak‘anüvisliği sırasında yazdığı ve 1908-1918 yılları arasında cereyan eden olayları ihtiva eden Vekāyi‘nâme adlı eserini ise yayımlamamıştır. Bu eser dönemin politikasına uygun biçimde kaleme alınmıştır. Halbuki uzun süre devlet hizmetinde bulunan ve birçok olayın yakın şahidi olan müellifin, devrin tarihine ışık tutacak pek çok konuya açıklık getirmesi beklenirdi. Eser Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’ndedir (nr. 542). Müellif ayrıca Lutfî Târihi’nin VIII. cildini genişleterek neşretmiştir. Diğer eserleri şunlardır: Fezleke-i Târîh-i Düvel-i İslâmiyye (İstanbul H.1301 M. 1883-84); Târîh-i Devlet-i Osmâniyye (İstanbul H. 1309-1312 M. 1891-1894, H. 1315-1318 M. 1895-1898); Târîh-i Asr-ı Hâzır; Harb-i Hâzırın Menşei (İstanbul H. 1334 M. 1915); Fezleke-i Târîh-i Devlet-i Osmâniyye (İstanbul H.1315 M. 1897). Târih Musâhabeleri daha sonra yeni harflerle de birkaç defa basılmıştır.
Abdurrahman Şeref'in Tarih Musahabeleri'nde "Tanzimat" Eleştirisi:
“Tanzimat-ı Hayriye'nin gerekçesi, yazılış şekli ve yasal değeri bakımından bazı düşünceler ileri süreceğiz.
Gerekçesi Osmanlı Devleti mülki idare usulü, öğretim ve askeri teşkilat bakımından vaktiyle zamanın en ileri devleti iken sonradan bilinen sebeplerden dolayı devlet düzeni ve gücü bozulduğundan, uygarlığın yeni ilerlemelerini takip edemediğinden Koca Ragıp Paşa'nın (1) benzetmesi ile dişi ve tırnağı dökülmüş ihtiyar arslan gibi görünüşte büyüklüğünü korumakta, fakat günden güne ihtiyarlık gevşekliğine uğramakta idi. 1182-1768 Seferi(2) ile başlayan Rus saldırıları, altmış sene içinde üç kez tekrarlanmış olduğundan devletin gücünü tüketmiş ve Küçük Kaynarca Andlaşması(3) ve daha sonra Hünkar İskelesi Anlaşması ile (4) iç işlerine karışmasına yol açmıştı. Diğer taraftan içteki problemler dış savaşlara eklendiğinden Mora ayaklanması ve sonra Mısır meselesi(5) Osmanlı Devleti'nin maddi güçsüzlüğünü büsbütün ortaya çıkarmış "Hasta adam"(6) deyiminin yayılmasına sebep olmuştu.
Mustafa Reşit Paşa Paris ve Londra elçiliklerinde bulunduğu sırada büyük devletlerin hakkımızdaki düşünce ve görüşlerini tam olarak öğrenmiş ve Osmanlı Devleti'nin eskimiş usullerini bırakarak yeni uygarlık yoluna girmedikçe ülkelerinin idaresinde esas hukuk kurallarına uymadıkça şanını ve gücünü koruyamayacağına ve devamını sağlayamayacağına kesin kanaat getirmiş olduğundan bu kaatlerini devlete duyurmaktan geri durmazdı. Bu hususta Avusturya Başvekili Prens Meternih(7) ile İngiltere'nin Tori kabinesi de fırsat düştükçe dostane uyarılarda bulunurlardı. Bundan dolayı Sultan Mahmut II'un saltanatının son yıllarında bazı denemeler yapılmış ise de esasa ait kesin girişimlere yanaşılamamış idi.
Mısır meselesi büyük devletlerin eğilimlerini gösterecek devreler geçirmişti. Fransa'da Tiere kabinesi(8) açıktan açığa Mısırlıya taraftar olduğundan basında çıkan yazılar ve parlamentoda geçen münakaşalar Osmanlı Devleti'nin şeref ve onuruna dokunduğundan, İngiliz halk oyunun esaslı reform yapılmasını Osmanlı Devleti'nin devamı için en büyük şart sayması Resit Paşa'nın kanaatlerini doğrulamıştı. Reşit Paşa, Abdülmecid'in padişah olmasından sonra İstanbul'a geldiğinde Sadraram Koca Hüsrev Paşa'nın haberi olmadan bir iki defa yeni padişahla görüşmüş ve bu gerçekleri ve incelikleri ve ilerideki tehlikeleri etrafıyla açıklamış, henüz on yedi yaşında bulunan zeki padişah bunları tamamıyla anlamıştı. Bu anlatış ve anlayış sonucu olarak Tanzimat-ı Hayriye'nin ilanına karar verilmişti. Amaç, "Devlet-i Ebed Müddet" illeti ile yakalandığı hastalığın hemen tedavisine başlamak ve ihtiyar bünyesini ölüm tehlikesine düşmekten kurtarmaktı. Yazılış şekli: Tanzimat-ı Hayriye Hatt-ı Humayun "Padişah Buyruğu" şeklinde ilan olunduğundan kanun metinleri gibi yazılamazdı; mahiyeti itibariyle idari emirler çeşidinden sayılırdı. Yönetime ve hukuka ait önemli esasları tespit ile yetinerek bu esaslardan çıkarılacak kanun ve nizamların düzenlemesini Meclis-i vâla ve Dar-ı Şura'ya bırakıyordu.
Yazılış tarzı akıcı ve açık olmakla beraber gerek kıyaslama gerek çizdiği programın tertibi bakımından bilimsel ve mantıklı olmaktan ziyade idari ve gelişi güzel olmuştur. Gerçi yazar eski kötülükleri şiddetle yermekte ve lanetlemekte ve yeni reformları içtenlikle ve açıkça anlatma ve sıralama hususunda büyük bir yetenek göstermiş ve Avrupa prensiplerini tamamıyla kavramış bir zekânın geniş, dayanıklı ve kesin isteklerinin emri altında yürümüş ve titremiştir. Her satırında hatta her kelimesinde içtenlik ve gerçeklik kokuları saçmakta ve sahibinin kuvvetli ve kesin kanaatini göstermektedir. Bundan dolayı devletimizin tarihi Reşit Paşa'ya daima borçlu kalacaktır. Fakat bir taraftan sadrazamın ve hükümet büyüklerinin reforma taraftar olmaması ve diğer taraftan Nizip olayı(9) ile yeniden canlanan Mısır meselesinin Avrupa topluluklarında meydana getireceği olumsuz etkilerin hızla giderilmesi kaygıları Reşit Paşa'yı acele harekete zorladığı gibi padişahı inandırınca tavını kaçırmamak için Tanzimatın bir engele uğramadan yazılmasını ve ilanını ve halkın kolaylıkla kavraması için sade deyimler ve basit teoriler kullanmayı uygun bulmuştur.
Hatt-ı Hümayun'da hukuki dokunulmazlık ve vatandaş eşitliği prensiplerine mali ve askeri işlerin karıştırılması ve yazılışında düzensizlik görülmesi ileri sürdüğümüz düşüncelerden ileri gelmektedir. Sonradan Tanzimat'ın hükümlerini açıklayan Dışişleri Müsteşarı Sadık Rifat Bey(Paşa)(10) tarafından yazılıp İstanbul dışındaki yüksek memurlara genelge halinde gönderilen padişah buyruğunda aynı kokular duyulmakta ise de aslı ile farkları kolaylıkla seçilmektedir.”
AÇIKLAMALAR*
1. Koca Ragip Paşa, XVIII. yüzyılda yaşamış (1699-1763) ve 1756-1763 yılları arasında sadrazamlık yapmış büyük devlet adamlarındandır. Yüksek idare bil gisi kadar edebiyat alanında da ün yapmıştır. Osmanlı Devleti'ni dişleri ve tırnakları dökülmüş ihtiyar bir arslana benzetir ve fazla hareket ettiği takdir de halsizliğinin ve işe yaramazlığının herkes tarafından görülüp anlaşılacağı ni ileri sürerek herşeyi barış yolu ile çözmeyi önerirdi.
2.-3.** 1182 seferi 1768-1774 yılları arasında Rusya ile yapılan savaştır. Küçük Kaynarca Barışı ile sona eren ve memleketimiz için büyük zararları olan bu savaş sonunda 1774 yılında yapılan barış ile Osmanlı Devleti İslam ülkesi olan Kırım'ı kaybettiği gibi Rusların, imparatorluğun iç işlerine karışma sebebi olan "Ortodosk tebanın haklarının koruyucusu" niteliğini kazanmasını sağlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışına kadar bütün Avrupa devletlerini pek yakından ilgilendiren meşhur "Şark Meselesi" Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki bu üstün durumundan başlamıştır denilebilir.
4. Hünkar İskelesi Anlaşması, 1833 yılında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa kuvvetlerinin Osmanlı ordularını mağlup ederek Kütahya önlerine kadar geldiği sırada, padişah Mahmut II.ın tahtını kurtarmak için Ruslarla İstanbul'da 8 Temmuz 1833'te yaptığı karşılıklı yardım anlaşmasıdır. Boğazları Ruslara açma hükümlerini de taşıyan bu anlaşma, olaya Avrupa devletlerinin de karışması ile 1841'de Londra'da yapılan "Boğazlar mukavelesi" ile yürürlük-ten kalkmıştır.
5. Mısır Meselesi, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi olan Mehmet Ali Paşa ile arasındaki anlaşmazlıktan çıkan bir iç mesele iken imparatorluk kuvvetlerinin Mehmet Ali Ordularına birkaç yerde mağlup olarak Mısır kuvvetlerinin Kütahya'ya kadar gelmesi üzerine İngiltere ve diğer Avrupa devletlerinin de işe karışmasıyla devletler arası bir olay haline gelen bir siyaset olayıdır. Mahmut II. un tahtını kurtarmak için Ruslarla 1833'te Hünkar İskelesi Anlaşmasını yaparak onlara boğazlarda bazı haklar tanıması ve Mehmet Ali'nin Osmanlı Devleti yerine geçmek teşebbüsü Avrupa devletlerinin müdahale etmelerine sebep olmuş ve Mehmet Ali özellikle İngiltere'nin baskısı karşısında ileri sürülen şartları kabul etmek mecburiyetinde kaldığından 1840'da Londra Anlaşması ile babadan evlada geçmek suretiyle Mısır Valiliği kendisine bırakılmıştı.
6. Osmanlı İmparatorluğu'nun XVII. yüzyıl sonundan beri kendini toparlayamayarak her gün biraz daha zayıflaması sonunda Avrupa, Asya ve Afrika'daki geniş topraklarının paylaşılması Avrupa devletleri için bir problem olmuş ve "Şark Meselesi" denilen siyasi bir olay haline gelmiştir. XIX. yüzyıl ortalarında Rusya bu imparatorluğun kendi aralarında paylaşılması için İngiltere’ye gizli bir teklifte bulunmuştur. Bu teklifte ilk defa Osmanlı İmparatorluğu’ndan "Hasta Adam" diye bahsedilmiştir. Bundan sonra imparatorluk hakkında bu deyim kullanılagelmiştir.
7- Prince Meternich, XIX. yüzyıl başlarında Avusturya İmparatorluğu’nun ünlü başbakanıdır. Avrupa'nın bu dönemdeki siyaset olaylarında önemli bir rol oynayan bu devlet adamı bilhassa krallık idarelerinin devamını sağlama konusunda gösterdiği çabalarla şöhret kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmaması yolundaki gayretleri de bu fikrinin sonucudur. Tanzimat hakkında İstanbul'daki elçisine gönderdiği uzun mektupta bu tavsiyeleri açıklamıştır. Bu mektup Hifzi Timur tarafından Tanzimat I. adlı kitapta yayınlanmıştır.
8- Thierş (Adolphe), XIX. yüzyılda yaşamış (1797-1877) ve cumhurbaşkanlığına kadar yükselmiş Fransız devlet adamı ve tarihçisidir. Mısır meselesinin gergin zamanında Fransa'da başvekildir. Fransa, Mısır'da Mehmet Ali'nin hakim olmasını çıkarlarına uygun bulduğundan onun tarafını tutmuştur.
9- Nizip olayı, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa kuvvetleri ile Hafız Mehmet Paşa kumandasındaki Osmanlı ordularının Gaziantep ili yakınlarında Nizip Kasabası civarında 1839 yılında yaptıkları savaştır. Bu savaşta Osmanlı ordusu mağlup olmuştur.
10- Sadık Rifat Paşa, Tanzimat devrinin önemli devlet adamlarındandır. Biyog rafisi için XV sayılı makaleye bak.
11- Tanzimat’ın ilanından evvelki dönemde şeriat hükümleri gereğince mahkemelerde Müslüman olmayan vatandaşların şahitliği kabul edilmezdi.
*Sadeleştirenin Notları
**Kitapta yazar tarafından 'küçük kaynarca' için (3) şeklinde bir dipnot numarası verilmesine rağmen Küçük Kaynarca için herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu yüzden de kitapta (2) no.lu açıklamadan itibaren kayma yaşandığı için projeyi hazırlayanlar tarafından böyle bir yönteme başvurulmuş ve diğer numaralar düzeltilmiştir.
(Abdurrahman Şeref Efendi, Tarih Musahabeleri, Enver Koray (Sadeleştiren), s:49-54)Kaynaklar:
Abdurrahman Şeref Efendi, (1985). Tarih musahabeleri. Enver Koray (Sadeleştiren). Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Özcan, A. (1988). Abdurrahman Şeref, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/abdurrahman-seref (04.11.2024).